'' halbuki korkulacak bir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar. ''
şu başlangıça bak hafız, buram buram ikinci yeni, buram buram turgut uyar kokuyor.
2
+
-entiri.verilen_downvote
'hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk'
2
+
-entiri.verilen_downvote
''...geyikli gecenin arkası ağaç,
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü,
çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı,
i̇ster istemez aşkları hatırlatır...
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş,
şimdi de var biliyorum...
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz,
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...''
2
+
-entiri.verilen_downvote
geyikli gece, insanları kent yaşamından ve akıp giden zamandan kurtaracak soyut bir mekândır. zira kent yaşamında hep denetlenen, kısıtlanan, çevrelenen, biçimsizlikten özel çaba ve güçlerle çekilip alınarak biçimlendirilen insan, eşya tarafından köleleştirilmekten kurtulma arzusundadır. bu anlamda geyikli gece, bir insanın kendini yeniden kurgulayacağı beklenilen/özlenilen bir yerdir. bu şiirin önemli bir özelliği, geyikli gecenin, zıddı olan şehir medeniyeti ile beraber ele alınmasıdır. şairin arzu ettiği, “göğe bakma durağı”nda olduğu gibi şehirden, insanlardan kaçmak, “geyikli gece”ye yani kadına ve tabiata sığınmaktır. zira her şeyin bir zamana göre ayarlandığı ve dakikalara bölündüğü kent yaşamında birey, zamanın hızı karşısında kötürümleşir. beton duvarların hızla arttığı bir ortamda kendini ifade etme gücünü bulamayan birey, “geyikli gecede” özgürlüğünü sınırsızca ve kaygısızca yaşayacaktır. hatta orada güneş bile asfalt sonlarında batmayacak kadar özgürdür
2
+
-entiri.verilen_downvote
t: turgut uyar'ın en iyi şiirlerinden.
ilk iki dizesinin sarsıcı etkisi, içerdiği hülya-realite arası keskin med cezirler ve son mısrasındaki sonunda kabullenilmiş baki yalnızlık..
--- spoiler ---
halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut dövüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
biliyorum gemiler götüremez
neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında..
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
'geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ay ışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayak ucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum'
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
harikulade bir turgut uyar şiiri.
belki biraz abartı olacak ama sadece ilk kıt'asından ikinci yeni tahlili yapılır.
--- spoiler ---
halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
--- spoiler ---
1
+
-entiri.verilen_downvote
Olmaktan ayrı içeriğini didiklemekten ayrı zevk aldığım bir şiir. Fevkalade yani. Benim övmek için niteliği yetmez o derece güzel bence.
2
+
-entiri.verilen_downvote
“Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum” yalnızlığının bu kadar gol bir cümleyle ifade edileceği aklımın ucundan geçmezdi
"halbuki korkulacak bir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar"
bir dua gibi fısıldadım bu kıyak sözleri. beni tüm korkularımdan koruyup kollayacakmış gibi, yani.
ne zaman okusam müthiş duygulanırım, görmeniz lazım. feci bir şey.